DİSK Enerji Sen’in çağrısıyla düzenlenen “İSKİ çalışanlarının büyük buluşması” adlı foruma yüzlerce işçi katıldı. Yıllardır ikinci sınıf işçi muamelesi görmekten ve sorunlarını çözecek muhatap bulamamaktan şikâyet eden işçilerin öncelikli talebi İSKİ işçisi olduklarının resmen kabul edilmesi

 


Yıllardır İSKİ’ye çalışıyor ancak İSKİ işçisi sayılmıyorlar. Aynı işi yaptıkları arkadaşlarından düşük ücret alıyor, ağır çalışma koşulları nedeniyle meslek hastalıklarına yakalanıyor, İSKİ’nin işçi servislerini kullanamıyor, yemek olanaklarından faydalanamıyor, sendikaya üye olsalar bile toplu sözleşme yapamıyor, devletin verdiği yıllık 4+4’lük maaş zammına itiraz edemiyor, bu koşullara itiraz ettiklerinde işten çıkarılmakla tehdit ediliyorlar. Onlar yıllar boyu taşeron şirket bünyesinde çalıştıktan sonra sözde kadroya geçirilen ama gerçekte İSPER adlı bir şirket aracılığıyla aynı koşullarda çalıştırılan 1000’e yakın İSKİ işçisi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) AKP yönetimindeyken işveren baskısıyla Türk İş’e bağlı Tes İş sendikasında örgütlendiler ancak daha çok işverenle diyalog içinde olan bu sendika, işçilerin sorunlarına çözüm bulma yolunda herhangi bir girişimde bulunmadı. 2019 yerel seçimleri ile birlikte yönetim değişti ancak CHP’li Ekrem İmamoğlu başkanlığındaki yeni yönetim de İSKİ’deki bu muvazaalı (hileli) çalıştırma durumunda bir değişikliğe gitmedi.

Düşük ücret, ağır çalışma koşulları, meslek hastalıkları, mobbing, işten çıkarma tehdidi ve aynı işyeri içinde ikinci sınıf insan muamelesi karşısında artık isyan noktasına gelen işçiler “İSPER değil İSKİ işçisiyiz” diyerek muvazaanın son bulması ve haklarının verilmesi için DİSK Enerji Sen’de örgütlenmeye başladılar.

DİSK Enerji Sen’in çağrısıyla dün (12 Ocak) İstanbul Tabip Odası toplantı salonunda düzenlenen “İSKİ çalışanlarının büyük buluşması” adlı foruma yüzlerce İSKİ işçisi katıldı. DİSK Enerji Sen ve İBB Çalışanları Derneği yöneticilerinin yanı sıra DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ile DİSK Dev Sağlık İş ve DİSK Basın İş temsilcilerinin de katıldığı buluşmada kürsü işçilerindi. Salonda oturacak yer bulamadığı için bir kısmı saatlerce ayakta bekleyen işçilerin öncelikli olarak dile getirdiği talep İSKİ işçisi olduklarının resmen kabul edilmesi.

“İBB’de yönetim değişti ama bizde durum değişmedi”

İşçiler İBB’deki yönetim değişikliği ile birlikte çalışma koşullarında da değişim olabileceğini ummuş ancak bir beklenti kırıklığı ile karşılaşmış. Forum sırasında işçilerin kürsüden dile getirdiği sorunlar çok uzun bir liste oluşturuyor. Dikkat çeken bazı şikâyet ve talepler şöyle:

:“İşverenimizin kim olduğu belli değil, sorunumuzu dile getirecek muhatap bulamıyoruz, kadroya geçtiğimize pişman olduk.”

:“Çalışma bölgemde sayaca elimi uzattığım yılanla, hatta engerek yılanıyla burun buruna geldiğimiz oluyor. Hava koşulları kötü olsa bile işi tamamlayabilmek için durmadan dolaştığımız, arazide yürüdüğümüz oluyor. Kimi yerde köpeklerin saldırısına uğruyoruz. Kilometrelerce yol gidiyor, binlerce basamak inip çıkıyoruz. Bizim işimizin de tehlikeli iş statüsüne alınması gerekir.”

:“Önümüze koydukları şartnameye ‘koşulsuz işten çıkarma’ gibi bir madde koydular.”

:“Okuma cihazları üstümüze zimmetlenmediği halde, masrafı çıktığında biz ödüyoruz.”

:“İş kıyafetleri çok kalitesiz, koruyucu özelliği düşük. Verdikleri yazlık ayakkabı kışlık botumdan daha ağır.”

:“İBB yönetimi değişse de durum değişmedi. 8 kişi ile bir bölgenin tamamını idare ediyoruz. İş yetişsin diye öğle arası vermeden çalıştığımız oluyor. Arabalar şeflere veriliyor, bize verilmiyor.”

:“İzne çıkanın yerine fazladan çalışıyoruz ama fazla çalışmamız ücretlendirilmiyor. Kötü hava şartlarında da kesintisiz çalışıyoruz. Çoğumuzun dizlerinde sakatlanma var.”

:“Kadroya geçtik ama bu nasıl kadro? Çalışma saatleri uzatılıyor. Haftaiçi 6’ya kadar, cumartesi 2 buçuğa kadar…

Yeni bir başlangıç

İşçiler sendika ve konfederasyon başkanlarını yanlarında işçilerle birlikte gördükleri bir toplantının kendileri açısından bir değişim umudu ve yeni bir başlangıç olduğunu belirtirken, forumun örgütlenmesinde emek veren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çalışanları Derneği Başkanı Ali Rıza İlhan da üyelerini DİSK Enerji Sen’de örgütlenmeye çağırdı: “Biz İSKİ işçisi olmak istiyoruz. Tes İş’i denedik sonuç alamadık. Daha iyisini neden denemeyelim?”

DİSK Enerji Sen Genel Başkanı Süleyman Keskin, 2,5 aydır farklı bölgelerde birbirini görmeden İSPER’e çalışan işçilerle yürüttükleri görüşmelerde aynı sorun ve taleplerle karşılaştıklarını, “İSPER değil İSKİ işçisiyiz” sözünün sorunları temelinden çözme yolunda ana talep olduğunu söyledi. Bu talep doğrultusunda yüzlerce imza topladıklarını söyleyen Keskin, “Karşımıza kim gelirse gelsin, tek talebimiz var: İSPER değil İSKİ işçisiyiz” dedi.

Forumda en çok öne çıkan taleplerden birinin de meslek hastalıklarına ilişkin olduğunu söyleyen Keskin, şöyle konuştu: “Konuşmaların yarısı işçi sağlığı ve güvenliği üzerine. Bunu da bir kampanyaya dönüştürüp üstüne gitmek boynumuzun borcudur.” Keskin, yasal olarak toplu iş sözleşmesi sürecinin beklenmesi halinde en erken bir yıl sonra görüşmelerin başlayacağını ancak kendilerinin bunu beklemeyeceğini, işçinin ne daha fazla beklemeye tahammülü olduğunu ne de kendilerine dayatılan fabrikasyon sözleşmeleri kabul edeceğini söyledi.

Resmen İSPER’e bağlı gösterilen işçilerin İSKİ işçisi olarak tanınma taleplerini içeren yüzlerce dilekçe topladıklarını belirten Keskin, bu dilekçeleri kısa süre sonra hep birlikte İSKİ yöneticilerine sunacaklarını belirtti.

DİSK Enerji Sen Örgütlenme Sekreteri Ahmet Çakır da İSKİ’nin yüzlerce işçiyi, DİSK Genel Başkanı’nı ve kardeş sendikaları bir araya getiren bu toplantıda açığa çıkan manzaraya iyi bakması gerektiğini söyleyerek şöyle konuştu: “Aslında bu bir işyeri toplantısı, İSKİ bir fabrikadır. Bu sendika sizin, enerji işçilerinin sendikası. İşçinin söz sahibi olduğu, bütün karar alma süreçlerine dahil olduğu bir sendika anlayışını hayata geçirmek zorundayız.”

“Umut bu salondadır”

Forumun sonunda söz alan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK’in ve bağlı sendikaların yıllarca taşeron çalıştırmaya karşı mücadele ettiğini ve iktidarı nihayet taşeron gerçeğini tanımak zorunda bıraktığını hatırlatarak devamında gelişen sürece dair şunları söyledi: “Aralık 2017’de KHK ile kamuda taşerona kadro verileceğini söylediler. OHAL ve KHK’ler darbe girişimi gerekçesiyle getirilmişti. Bizim darbeyle ne alakamız vardı ki bu düzenlemeyi KHK ile yaptılar? Bu düzenlemeyle kamuda ikinci sınıf işçi statüsü yaratıldı. 2,5 yıldır bütün özlük hakları gasp edildi. 2,5 yıl boyunca yıllık 4+4 zam diye bir haksızlık yaptı. Görüşmeler yaptık ama bakanlık bu hukuksuzluğa devam etti.”

2020 yılında bu statüdeki 900 bin işçi için büyük bir toplu pazarlık süreci başlayacağına dikkat çeken Çerkezoğlu, hükümetin son TİS süreçlerindeki ve asgari ücret görüşmelerindeki tutumunun düşük ücret dayatmasında ısrarcı olduklarını gösterdiğini belirtti.

Haziran’da belediyelerde Ekim’de diğer kamu işyerlerinde başlayacak sözleşme sürecinde DİSK’in emekçilerin hakkını hukukunu koruyacağını belirtem Çerkezoğlu, “İstediğimiz şey eşitlik, eşit işe eşit ücret ve insanca çalışma koşulları. Çalışıyoruz, hakkımız olanı istiyoruz, alana kadar da mücadeleye devam edeceğiz. İşçiler mücadele etmedikçe haklar gümüş tepside verilmeyecek” dedi. Sayıları 1000’e yaklaşan İSKİ işçilerinin bu mücadelesinin diğer tüm işçi mücadeleleri üzerinde olumlu bir etki yaratacağını söyleyen Çerkezoğlu, konuşmasını “Örgütlü olmak sadece üye olmak değil, birlikte mücadele etmektir. Umut biziz, umut bu salondadır” diye bitirdi.

Daha sonra Avukat Murat Altun’un katılımıyla işçilerin hukuki haklarına dair bilgilendirmelerin yapıldığı ve işçilerin sorularının yanıtlandığı ikinci bir oturum düzenlendi.

İşçiler ne istiyor?
İşçiler taleplerini, gerekçeleriyle birlikte şöyle özetliyor:

:Eşit işe eşit ücret prensibiyle, insanca yaşayacak bir ücreti ve tüm sosyal hakları alabilmek için,

:İSKİ bünyesinde “kadrolu” olarak çalışan diğer işçi arkadaşlarımızla aramızda herhangi bir ayrım yapılmaması için,

:Bundan 10 yıl önce yapılmış bir şartname ile belirlenmiş sayaç okuma ve açma kapama personel sayısını güncellenmesini bu yapılırken son 10 yılda İSKİ abone sayısındaki %20-25 arası artışın göz önüne alınarak bir personel artışına gidilmesi için

:Cumartesi günleri çalışma olmaması ve senelik izinlerin keyfiyetten çıkarılıp uygun bir sıra ile kullanabilmesi için,

:Çalıştığımız işyeri olan İSKİ’nin personel servislerini kullanabilmek ve yemek olanaklarından yararlanabilmek için

:Çalışma koşullarına uygun ve kaliteli giyim ve alet edevatın korunmasına uygun teçhizatların verilmesi için,

:İkinci sınıf işçi, ikinci sınıf insan muamelesi görmemek için,

:Toplu İş Sözleşmesi zamanı geldiğinde doğru muhatap ile masaya oturabilmek için, İSKİ’nin bünyesinde istihdam edilmek istiyoruz.

Ne olmuştu?

24 Aralık 2017’de çıkarılan 696 sayılı KHK ile taşeron firmalarda çalışan işçiler “kadrolu” hale getirilerek çalıştıkları kurumun bünyesinde istihdam edilmeye başladılar.

Daha önce taşeron şirketler bünyesinde çalıştırılan İSKİ işçileri de İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan İSPER adlı şirkette çalıştırılmaya başladı. Aslında İSPER belediyenin kurduğu büyük bir taşeron şirketten başka bir şey değil. Tek görevi belediyenin ilgili kurumlarına personel sağlamak. Yani taşeron firmalar KHK yoluyla devre dışı kaldı ancak taşeron çalıştırma biçimi belediye içinde İSPER denilen şirketle kurumsallaştırıldı.

Sözde kuru bir “iş güvencesi” getirildi ama ücretler, çalışma koşulları, servis-yemek konuları, personel giyim-alet edevat meseleleri tıpkı taşeron firmalarda olduğu gibi devam ettirildi.

Çıkarılan KHK işçiye “kadro” verirken diğer tüm konularda işçinin elini kolunu bağladı. İşçiler sendikaya üye olsa da 2,5 yıl boyunca yani 2020’nin Haziran ayına kadar toplu iş sözleşmesi yapamıyor. Devletin verdiği yıllık 4+4’lük zam oranına itiraz edemiyor. İşveren desteğiyle üye yapıldıkları Türk İş’e bağlı Tes İş sendikası ise işçilerin hiçbir sorununu çözmeye yanaşmadı.

Yerel seçimlerle birlikte İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetimindeki değişim de durumu değiştirmedi ve işçiler harekete geçmeye karar verdi.